23 Aralık 2010 Perşembe

Mumbai'ye Çağdaş Sanat İzlemeye Gidiyoruz...

Sevgili Sanatsever Dostlarımızı bu seyahatimizde de aramızda görmek dileğiyle...


14 Aralık 2010 Salı

2010 Contemporary Istanbul Ziyareti...


Contemporary Istanbul'dan...


Bu yıl Contemporary İstanbul’a -28 Kasım -son gün katılma şansım oldu. Fuarın son günü olması sebebiyle oldukça kalabalıktı. Ben de kalabalığa karışıp galerileri seyre daldım.


Hemen girişteki Galeri X-ist, Contemporary’deki ilk ziyaret ettiğim galeri oldu. Kerimcan (Güleryüz) ve Daryo (Beskinazi) ile ayaküstü sohbet ettim. Galerinin içi de fuarı saran kalabalıktan nasibini almıştı. Eserleri ayrıntılı inceleme fırsatım olamasa da özellikle Ansen'in new media painting tekniği ile yapılmış eseri akılda kalıcıydı...



Galeri X-ist



Ansen Atilla

İkinci galeri Çağla Çabaoğlu’nun galerisi... Alev Gözonar’ın resimlerini, Timuçin Unan’ın mermer üzerine yaptığı karışık teknik çalışmalarını, Günseli Kato’nun maskelerini, Yaşam Şaşmazer’in büyük boyutlu çalıştığı tahta çocuk heykellerini, Hüsamettin Koçan'ın, Fatmagül Karadeniz’in ve Lolita Asil’in tablolarını keyifle seyrettim.
Alev Gözonar'ın son çalışmalarından bir örnek ailemize yeni katılan 40 günlük Fırat Pirinççioğlu'na ilk sanat eserini aldım... 

Çağla Çabaoğlu


Alev Gözonar

Çağla Çabanoğlu’ndan ayrıldıktan sonra dev boyutlu tahtadan kuş kafesi ve içerisindeki hint bülbülleri dikkatimi çekti.  Bu muazzam eserin beni çektiği yer neresi diye düşünürken Pırıl Güleşçi Arıkonmaz’ın galerisi PG Art’ta olduğumu fark ettim. PG’de diğer ilgimi çeken eser Kemal Tufan’a ait içi oyulmuş büyük bir doğal taş ve onun içerisindeki suda yüzen kağıt gemiler oldu. Roeki Symons’ın da boş ilaç tabletlerini bir araya getirerek yapmış olduğu binaların fotoğrafları bana ülkeler ve şehirler temalı bir sergi fikri verdi...


PG Art Gallery, Kemal Tufan



PG Art Galeri, Kemal Tufan

Az sonra Haldun’u (Dostoğlu) gördüm. Biraz sohbet ettikten sonra Galeri Nev’in vazgeçilmez sanatçılarından Hale Tenger’in “We’re so lightly here” isimli çalışmasında küçük beyaz bir yastığın üzerine paraşütüyle konmuş minik adam heykeline takıldı gözüm...


Hale Tenger, "We are so lightly here"




Günün bir başka süprizi ise gezi esnasında uzun süredir
görmediğim kuzenlerimdi... .


Galeri Siyah Beyaz, Osman Dinç.

Galeri Apel’de Nuran Terzioğlu ile karşılaştım. Aslımay Altay Göney’in kağıtları keserek yaptığı çalışmalar harikaydı. Makaslar, öğrenciler, ayakkabılar...Ben de kağıttan makasların olduğu eserinden aldım fakat benim koleksiyonum müze kurmaktan ziyade sevdiklerimle paylaşmak için...

Galeri Apel, Nuran Terzioğlu
Aslımay Altay Göney

Galeri Apel'de soluklanırken...


Contemporary’de Bedri Baykam’ın Edward Munch anısına hazırladığı, 4-D yapıtlarından bir kaç örnek sergileniyordu.  Fransa’da “Pinacotheque de Paris” Müzesi’nden sonra, Türkiye’de ilk kez bu sonbaharda Ankara Siyah Beyaz Sanat Galerisi’ nde sergilenen “Edward Munch’a Saygı” serisinden eserler Piramid Sanat stantında görülmeye değer çalışmalardı.

Bedri Baykam

Ahmet Güneştekin, Contemporary  İstanbul’a her yıl bir tema çerçevesinde tasarladığı çalışmalarını, bu yıl “Dinler” temasıyla hazırlamış. Güneştekin’in “Güneşe Açılan Kapılar” eseri duydum ki bir rekora da imza atmış.Tebrikler!


Ahmet Güneştekin'in Güneşe Açılan Kapılar'ı...
Olcay Art’ta da Devrim Erbil’in son eserlerini gördük. Ömer Olcay ile sohbetimiz esnasında, Devrim Erbil'in 250 cm x 500 cm ebadındaki başyapıt olarak adlandırılabilecek bir eserinin Avrupa' nın en önemli koleksiyonerlerinden, aynı zamanda  müze sahibi de olan Thomas Olbricht tarafından satın alındığını öğrendik. Daha evvelden Devrim Erbil'in atölyesini ziyaret ettiğimde bir çok gencin Devrim Bey'in atölyesinde çalışmakta olduğunu ve bir arıkovanı gibi eser üretiminin inanılmaz derecede olduğunu farkettim, etkilendim. Onun resimlerine çağdaş değil, modern bulurken bu kadar çok genci yetiştiriyor olması dolayısıyla kendisini çağdaş bulduğumu burada belirtmek isterim. Tabi burada çağdaşın tarifini baştan yapmak gerekiyor ki bu yazımda bu konuya değinmeyeceğim...

Olcay Art'ta Devrim Erbil'in son eserleri...


Sürprizler dolu bir sergi. Gelecek yıl Contemporary Bienale paralel yapılacakmış. Gelecek yıl bizi neler bekliyor bakalım?







13 Aralık 2010 Pazartesi

NY Chelsea'den Çağdaş Sanat Notlarım








Chelsea
İlk durağımız Bryce Wolkowitz... Dünya'nın en önemli fotoğraf sanatçılarından Abelardo Morell'in The Universe Next Door sergisindeydik. Morell'i, sanatı yakından takip edenler Massachusetts College of Art'tan hatırlayacaklardır. Eserleri dünyanın en önemli özel kolleksiyonlarında ve müzelerinde yer alıyor. Bu sergi Morell'in ünlü camera obscura serisine eklediği yeni çalışmalardan oluşuyordu.  Çalışmasında insan-mekan algısı yansıtan sanatçı tüm pencereleri kapatıp, odada küçük bir delik bırakmış ve bu aralık mekanı bir anda kameraya çevirmişti...

Aynı galerinin düzenlediği bir başka sanat çalışması ise Jim Campbell’a ait Madison Square Park’da bugüne düzenlenmiş en büyük  açıkhava dijital medya çalışmasıydı. “Scattered Light” çalışmasının yanı sıra, serisinin diğer iki eseri “Broken Window” ve “Voices in the Subway Station"ı burada izleme imkanı buldum.

Adam Helms, "Without Name”

Cadde üzerinde ilerlerken Marianne Boesky Galeri’de Adam Helms’in “Without Name” isimli New York’ta bu galerideki ikinci solo çalışmasına rastladım. Gerhard Richter’in “48 Portraits” (1971-72) eserinde yer alan, 20. yy’ın önde gelen Batı edebiyatı, felsefesi ve bilim ikonlarına karşılık Helms “Untitled ( 48 Portraits, 2010)” eserinde gerillaların, yıkıcı güçlerin portrelerini karakalem ile çalışmış.

Biraz daha ilerledikten sonra Gladstone Gallery’deyim.. “Hunt Bury Flee” isimli ve Kenya asıllı NewYorklu sanatçı Wangechi Mutu’ya ait bir sergide büyük ölçekli işlerin yanında küçük heykel figürleri de yer alıyordu. Etkileyici ve düşündürücü bir sergiydi.

Hemen ilerisindeki Metro Pictures galerisinde Pauline Olowska’nın geç komünist dönemin Polonya’sından örgü desenlerinin posta kartlarından uyarlanmış tablolarını ve örgü kazaklarınıdan oluşab çalışma çok yaratıcıydı. Olowska’nın “Applied Fantastic” isimli sergisinde komünist Polonya’nın batı tüketim toplumundan nasıl etkilendiği gözler önüne serilmişti.


Pauline Olowska, "The Applied Fantastic"



24. Cadde’de yer alan Matthew Marks Gallery’de üst kata çıktım. Tony Smith’e ait “Bronze” isimli heykel sergisinde fotoğraflarda gördüğüm resimlerin etkisinden çok daha fazlasıyla karşılaştım... Sanatçı hayatta değil; fakat zamanında neler yaptığına inanamadım!

Tony Smith "Bronze"
Andrea Rosen Gallery’de ise Ilene Segalove’un “The Dissatisfaction of Ilene Segalove” ve Friedrich Kunath’ın “Tropical Depression” sergileri vardı. Segalove’un işinde fotoğraf, radio ve video çalışmalarını izleme şansını yakaladım. Kunath ise, Tropical Depression eserinde romantiklik ve umutsuzluk, ironi ve samimiyet galeriyi tamamen sarmış gibiydi. 
    
  

 
Friedrich Kunath, "Tropical Depression"
 
Bruce Silverstein Gallery Alman fotoğrafçı Michael Wolf’un provokotif sergisi “iseeyou”’yu çok güzeldi. Sergilenen dört ana grup Transparent City, Architecture of Density, Tokyo Compression ve Street Views, 21.yy’ın metropolitan varoluşlarına dikkati çekiyor; ortadan kalkan mahremiyet, sınırlar ve sınırsız teşhisi gözler önüne seriyordu.



Michael Wolf, "iseeyou"


Bu gezimi 24. Cadde’de Gagosian’da sonlandırdım... ve Anselm Kiefer’ın “Next year in Jerusalem” sergisi tüm gördüklerimi bir anda sildi…“Occupations” enstalasyonu etrafında kurgulanan sergide Kiefer 1969 yılında çekilmiş bir seri fotoğrafı kullanıyor ve Avrupa’da tarihi öneme sahip mekanlarda HitlergruB yaparken gözüküyordu.

Anselm Kiefer, "Next Year in Jerusalem”
                       Bu gezide 26. Cadde’yi gezemedim, ona da gelecek sefere gidiyorum...


Anish Kapoor'un, Chicago Millenium Park'ta yer alan "Cloud Gate" isimli eserini de bu yazıyı noktalamadan önce sizlerle paylaşmak istedim. Istanbul'a dönüş uçağında, bulutların arasındayken aklımda büyülendiğim "Bulut Kapısı" vardı...